Paralel Evrenler Nedir? Zamanda Yolculuk Mümkün mü?

Zamanda Yolculuk Mümkün müdür ve Paralel Evrenler Nedir?

Yaşam, birbirine paralel sonsuz boyuttan mı oluşur?

Verdiğimiz kararlar, evrende nasıl kırılmalar yaratır?

Zamanda yolculuk mümkün müdür?

İzah getirmesi zor, kafa karıştırıcı ve aynı zamanda merak uyandırıcı bu hususlar sizlerin de aklından geçmiştir. En azından sıkça zamanda yolculuk etmeye dair hayallere dalmışsınızdır.

Zamanda yolculuk, paralel evrenler, uzay – zamandaki bükülmeler, solucan delikleri ve akıl almaz zaman paradokslarını, bilimin ve aynı zamanda kurgunun ışığında gelin hep birlikte inceleyelim…

Parelel Evren Nedir?

“Çoklu Dünyalar Teorisi” olarak da bilinen paralel evrenler yorumu, ilk defa 1957 yılında Princeton Üniversitesi doktora öğrencisi olan Hugh Everett tarafından yapılmıştır. Genel tanımı şu şekildedir:

“Çoklu dünyalar, Kuantum mekaniğinin yorumlarından biri. Bu yorumlamaya göre gerçekliğin kendisi olarak tüm kainat için tek ve evrensel bir dalga fonksiyonu mevcuttur. Bu evrensel dalga fonksiyonu her şeyin dalga fonksiyonu olarak, bilinen dünyadaki bütün olasılıkları ve hatta bunun dışında evrilmesi olası bütün dünyaları kapsamaktadır.”

Yaşamdaki tüm olasılıkların bir başka evrende yaşanmış olabileceği düşüncesi üzerine kurulu olan bu teori, olasılıkların sınırsız olması nedeniyle, birbirine paralel sonsuz sayıda evren olduğunu iddia eder. Bu akla yatkındır, çünkü her an hayatımızda bir kırılma meydana gelmekte ve verdiğimiz kararlarla, eylemlerimizle sürekli yeni olasılıklar meydana getirmekteyiz. Bunu bütün canlılar nezdinde düşünmeye çalıştığımızda, ne kadar çok kırılma anı yaşandığını hayal etmek bile mümkün değil.

Şöyle diyelim: Sabah dokuzda yetişmemiz gereken bir yere, uyuşukluk ettik ve geç kaldık. Geç kaldığımız için iş görüşmesini kaçırdık ve hüsran içinde eve geri döndük. Peki ya yetişseydik? Ya da; metronun kapısı kapanmadan kendimizi içeri atabilseydik, hoşlandığımız birine cesaretimizi toplayıp açılabilseydik, bir arkadaşımızın davetini geri çevirmeyip kabul etseydik, evden çıkmadan önce aynanın karşısında daha az oyalansaydık, önümüzdeki iki yoldan sağdakine değil soldakine girseydik ya da aracın önüne atlayan kediyi daha erken fark edip frene basabilseydik?..

Örnekler saymakla bitmez. Her şey bir ‘an’ içerisinde gerçekleşir ve her eylem birçok olasılık doğurur. Evrenlerin sonsuzluğu da işte buradan gelir.

Bir başka dünyada/paralel evrende/öteki boyutta sınırsız kopyanızın olduğunu bir düşünün. Bunlar sizin ‘eşizleriniz’. Zengin, fakir, mutlu, mutsuz olduğunuz birçok yan hikâye mevcut. Öteki boyutta olan bitenler, sadece oturup düşlediklerimizden mi ibaret, yoksa bu evrenler zaman zaman birbiriyle kesişiyor mu?

Deja-vu Yoksa?..

Paralel evrenlerin zaman zaman birbiri içine çöktüğü, bazen birinin diğerini yok ettiği yönünde görüşler mevcut. Paralel evrenler her ne kadar bir teoriden, hatta sadece bir yorumdan ibaret görünse ve bilimsel olarak ispatlanamasa da, gerçekten var oldukları fikrini baz alarak, evrenlerin birbirine teması hususuna “deja-vu” kavramı üzerinden bir yorum getirebiliriz…

Fransızca “önceden görülmüş” anlamına gelen deja-vu, ilk defa yaşanan bir anın sanki daha önce yaşanmış gibi hissedilmesi şeklinde izah edilebilir. Çoğumuz bu hissi yaşamışızdır. Deja-vu’yu kimileri reenkarnasyona dayandırır, kimileri ise toplu bilince…

Peki ya deja-vu, diğer boyutta yaşadıklarımızı bir şekilde hissetmemizden ibaret ise?

Örneğin, hiç gitmediğimiz bir yere gittik ve tuhaf bir şekilde orada daha önce bulunmuşuz gibi bir duyguya kapıldık. Az ötedeki binanın önünden geçmişçesine bir tanıdıklık hissettik. Deja-vu diye tanımladığımız bu şey, diğer boyuttaki eşizlerimizden birinin oradan geçmiş olması ve bizim bir şekilde o anıyı öteki boyuttan aşırıp, kendimize mal etmemizden ibaret olamaz mı?

Kırılma noktaları birbirine yakın olduğu için, eşizlerimizin yaşadıkları da, bizim yaşadıklarımıza gayet yakın olabilir. Biz de bu yüzden orada olanlarla bir şekilde temas kurup, o anı daha önce yaşamışız hissine yakalanıyor olabiliriz.

Zamanda Yolculuk Yeni Paralel Evrenler mi Yaratır?

Parelel bir evrene geçiş yapmanın mümkün olup olmadığı tartışılmakta. Bir solucan deliği vasıtasıyla, başka bir boyuta seyahat edilebileceği ve oradaki alternatif yaşama dahil olunabileceği iddia edilse de, bu çeşitli paradoksları beraberinde getirmekte.

En basiti ise, diğer evrene geçtiğimizde bizden iki tane olacağı ve şayet evrenin kendi içinde bir düzeni ve sistematiği varsa, bu sorunu gidermek için ne yapacağı sorunu.

Zamanda yolculuk yapıp geçmişteki bir şeyi değiştirmek de bu anlamda zaman çizgisinde bozulma yaratıp, yeni bir evren yaratmaktadır. Bu hususu çok bilinen bir zaman paradoksu ile açıklayalım:

Dede Paradoksu

Bir kişi geçmişe dönmeyi başarır ve gitmiş olduğu zaman diliminde kendisi henüz doğmamış, hatta babasının babası, yani dedesi hâlâ bekâr bir genç olarak yaşamaktadır. Kahramanımız bir şekilde dedesinin ölümüne sebep olur ve zamanın akışını değiştirir.

Ancak dedesini öldürdüğü için kendi geçmişini de yok etmiştir. Dolayısıyla bu kişinin asla doğmamış olması gerekir. O halde dedeyi kim öldürmüştür?

Bu ve benzer paradokslar nedeniyle kimi bilim adamları geçmişe müdahalenin mümkün olamayacağını, geçmişe ancak dâhil olunabileceği söylemektedir.

Yani geçmişe dönüp Titanic’in kaptanını buzdağı konusunda uyarsanız dahi, kaptan bu uyarıyı dikkate almayacak ve çarpışma yine gerçekleşecektir.

İşte bu paradoksları ortadan kaldıran ve zamanda yolculuğu daha makul bir düzeye getiren şey paralel evrenlerdir.

Geçmişe yapılan bir müdahale, yeni bir boyut yaratır. Geçmiş değişmekte ancak yeni bir gerçeklik meydana gelmektedir. Bu durumda değiştirilmiş olan zaman çizgisi çöpe taşınır ve akış diğer çizgide devam eder.

Dede paradoksuna tekrar dönecek olursak;

Kişi geçmişe gidip dedesini öldürdüğünde, o andan sonraki zaman çizgisi silinecektir. Zamanın akışı yeni bir boyutta, yani yeni bir paralel evrende devam edecektir. Zamanın akışını değiştiren kahramanımızın fiziksel varlığı ise doğanın yasaları ile çözülecek, büyük ihtimalle yeni evrende yaşamını sürdürmesi mümkün olmayacaktır.

Tüm bunlar bir gün ispatlanabilir mi bilemeyiz ama sonsuz yaşamınızın mutluluk ve başarı ile dolu olması dileğiyle…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir